Koronavirüs salgınının tesirini iyice artırdığı günlerde gazeteci Şaban Sevinç, Ramazan ayının ertelenmesini gündeme getirmiş, ve bir anda tenkit oklarını üzerine çekmişti.
CHP’ye yakınlığıyla bilinen Sevinç’in bu savları üzerine Vakanüvis (Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi), Türk basınında daha evvel de benzeri açıklamalar yapıldığını ortaya koyan çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
İşte Vakanüvis’in, Türk basınındaki İslamiyet aksisi müelliflerden çeşitlendirdiği o yazı…
“ŞABAN SEVİNÇ NE BİRİNCİ NE DE SON”
“Uzun yıllar Hürriyet gazetesinde parlamento muhabirliği yapan, bir müddettir de Halk TV Genel Yayın Direktörlüğünü yürüten Şaban Sevinç’in, geçen yıl katıldığı bir televizyon programında Ramazan ayından “Ertelenmezse eğer” diye bahsettiği görüntünün tekrar yayınlanması bir sefer daha toplumsal medyaya materyal oldu. Ne var ki Şaban Sevinç bu mevzuda ne birinci ne de son. Kendisini “çağdaş” olarak tanımlayan kesitlerdeki İslam’a dair bilgi eksikliği evvelden beri dayanılmaz boyutlarda.”
TÜRK BASINININ MAZİSİNDE ÇOK SAYIDA ÖRNEK VAR
“Türk basınındaki kimi kalemler, kâh bilgisizlik, kâh ehemmiyet vermeme kâh da katı bir seküler anlayışın tesiriyle İslami açıdan çok sıkıntılı pek çok haber ve yoruma imza atmıştı. Meselâ, Cumhuriyet’in birinci yıllarında hem milletvekilliği hem de gazetecilik yapan Kılıçzade Hakkı, bir yazısında “dinleri çıkar için çıkartılmış şeyler” olarak nitelendirirken, tekrar devrin gazetecilerinden Necmeddin Sadak ise toplumların en son amaçta dinsizlikle buluşmasının kaçınılmaz olacağı görüşünü savunmuştu. Celal Nuri İleri de “Ebediyyu’ş-şân Darvin, evrimi bulmakla Amerika’yı keşif kadar kıymetli bir iş yapmıştır” diyor, ayrıyeten, “Kabarık akaid kitaplarındaki Allah’ın sıfatları büsbütün palavradır. Beşerler Allah’ı zihinlerinde yaratmışlardır” satırlarını yazıyordu.”
“Rejimin akıl hocası” olarak nitelendirilen Ziya Gökalp ise Durkheim’den etkilenerek, “millet tanrıdır” derken, Hüseyin Cahit Yalçın da Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Mirac mucizesi için “Sahih-i Buharî’deki mirac kıssası bir yalancılık ve ahmaklık şaheseridir” diyordu. Dr. Ahmet İshak Demir’in “Cumhuriyet Periyodu Aydınlarının İslâm’a Bakışı” isimli kitabında periyodun matbuatındaki birtakım isimlerin İslam’a bakışına dair çarpıcı satırlar yer almakta.”
“KUR’AN’DAN ÇIKARTILACAK BÖLÜMLER”
“Hüseyin Cahit Yalçın: “Kur’an; Tevrat ve İncil’i kabul eder, onların yerine geçtiğini de sav etmez. / Kur’an’dan çıkartılacak kısımlar var. / Şeytan, bir hurafedir. / Müslüman bayanların Müslüman olmayan erkeklerle evlenme hakları ellerinden alınamaz. Denizin yarılması bir hurafedir. / Hz. Muhammed ümmî değildi. / A’raf, hurafedir.”
“NENEMİN KARTVİZİTİYLE CENNETE GİRDİM”
“Celal Nuri İleri: “Muhammed’in ilham kaynağı kendi aklıdır. / Kokuşan bir şey bir daha dirilemez, bu nedenle yine dirilme olmayacaktır. / Hayalini kurduğum dünyada nikâha yer yok. / Nenemin kartvizitiyle eksik evraklı olmama karşın cennete girdim. İntizam yok. Diyorlar ki, Bulgar, İngiliz üzere kafir cennetlerinde intizam yerindeymiş. Cenette mevt olmaması beşere son derece azap veriyor. Denetim azlığı hasebiyle rüşvetle cehennemden cennete geçenler çok.”
“MELEK, İLKEL TOPLUMLARDAN KALMA BİR ANLAYIŞ”
“Necmeddin Sadak: “Tanrı kavramı, insanların üretimidir. / Melek, ilkel kavimlerden kalma bir anlayıştır. / Kurban, toplum kaynaklıdır. İlkel dinlerden büyük dinlere geçmiştir. / Ahlâk artık dine değil akıl ve ilime yaslanmalıdır.”
Kılıçzâde Hakkı: “Allah’ın varlığına iman etmek o gerçekte var olduğu için değil, moralimizi yükseltmek için gereklidir. / Kıyamet olamaz, tertip sonsuza kadar sürecektir. / Tesettür, toplumsal yaralarımızın üzerindeki iğrenç bir sargı bezidir. / Hz. İsa’nın kesinlikle bir döllenme sonucunda oluştuğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz.”
“TESETTÜR MECUSÎ GELENEĞİDİR”
“Abdullah Cevdet: “Tabiatı kendi keyfine nazaran yöneten bir varlık mevcut değildir. / Günde beş vaktini hali bir meşguliyetle geçiren bir toplum XX. asırda yer alamaz. / ‘İslâm dünyası nasıl kurtulur?’ diyen bir Fransız âlim bu soruya isabetle ‘Kur’an’ı kapa bayanları aç’ diyerek veciz bir karşılık vermiştir.
Ziya Gökalp: “Ruh, insan anılarının toplamıdır. / Tesettür, Hıristiyan Bizans ve Mecusî İran geleneğidir.”
AZİZ NESİN: TATİL GÜNLERİNDE EZAN OKUNMASIN
“Basının bir kısmındaki bu yaklaşım ilerleyen yıllarda da devam etmişti. Orhan Veli Kanık, 11 Kasım 1959 tarihli Ulus gazetesinde şunları yazmıştı: “Radyoda Kur’an, okullarda din dersi, yeni yapılan mescitler, İmam-Hatip kursları, Hac seferleri, din mecmuaları bolluğu, okul kitaplarından çıkarılan Türkçe tabirler yerine Arapça…”
Aziz Nesin ise 9 Temmuz 1948’de kendi çıkarttığı “Başdan” isimli gazetede, “gerçek laiklik” için birtakım tekliflerde bulunacaktı: “Ezanı aslına çevirme istikametindeki görüşler, halkı tavlama numaralarından biri. Halbuki ezanı aslına çevirmek bir yana, gerçek laiklik için İslâmların dinî bayramlarının resmî tatiller ortasından çıkartılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dağıtılması gerekmektedir. Yeniden, kamu tertibinin korunması için tatil günleri ve istirahat saatlerinde ezanın okunması da yasaklanmalıdır. Bu teklif uygulanmadığı içindir ki, Türkiye laik bir ülke sayılamamaktadır.”
PEYAMİ SAFA: BUNLAR BİZİM LAİK VAİZLER
“Falih Rıfkı Atay’ın, 11 Eylül 1959 tarihli yazısında yer alan, “Demokrasiden beri bu tezatlar artıyor. Bir sivil okula karşı yüzlerce hafız okulu” biçimindeki cümlesini alıntılayan Peyami Safa ise sağduyu ile şu satırları yazacaktı: “Gülmeyiniz. Dün, İstanbul gazetelerinden birinin baş müellifi bu türlü buyuruyor. Cümleyi motamot aldım. Müellifi Falih Rıfkı’dır. ‘Bir sivil ilkokula karşı yüzlerce Hafız Okulu’ diyor. ‘Sosyolojik ve Ruhsal Araştırmalar Enstitüsü’ kurulmuş, bültenler ve istatistikler yayınlanmış da bizim haberimiz mi yok? Makale, ‘Bizim bu medeniyet problemimizin, hukuk problemimizin de üstünde olduğunu’ ispata yeltenerek bitiyor. Yâni, demokrasiyi şimdilik bir tarafa koyalım ve jandarma dipçiği ile vicdanları susturalım demeğe getiriyor. İşte bizim laik vaizler de bunlar.”
“BU YIL DA HAC MEVSİMİ KURBAN BAYRAMI’NA DENK GELDİ”
“Bu örneklere ilaveten daha yakın yıllarda da İslam’a dair bilgisizlikte durum fazla değişmemişti. Ercan Arıklı’nın 1982’de yayınlamaya başladığı haftalık Nokta mecmuasının birinci yıllardaki sayılarından birisinde, yaklaşan Kurban Bayramı ve Hac ile ilgili belge haber yapılmış, haberde de “Bu yıl da Hac Mevsimi Kurban Bayramı’na denk geldi” biçiminde bir tabire yer verilmişti. Engin Ardıç, Mehmet Yakup Yılmaz, Hıncal Uluç, Fatih Altaylı, His Asena, Ayşe Arman, Haşmet Babaoğlu, Ayşenur Aslan üzere isimlerin katkı verdiği mecmuadaki bu yanılgı, ne tuhaftır sonrasında Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde de tekrarlanmıştı.”
Ensonhaber
