Türkiye geliştirdiği teknik imkanlar ve elde ettiği bağımsız karar alma gücüyle yer altı kaynaklarına daha fazla sahip çıkıyor ve onları işliyor. Her geçen yıl daha fazla yer altı zenginliğinin iktisada kazandırıldığını görüyoruz.
Türkiye’de madencilik yapmak kolay değil. Bununla ilgili koca bir mevzuat var. Açılacak her madenin etrafa olabilecek mümkün olumsuz tesirler evvelden araştırılıyor. Çeşitli kriterlere nazaran yapılan araştırmalar sonucunda Çevresel Tesir Değerlendirmesi (ÇED) raporu alınıyor. Şayet madenin etrafa olumsuz tesirleri çok ve telafi edilemez ise “uygun değildir” raporu veriliyor ancak o maden açılamıyor. Uygun olan madenler ise etrafa ziyanı minimize ederek açılıyor. Özel şirketlere yüklenen ağaçlandırma üzere sorumluluklarla doğal etrafın geliştiği de söylenebilir.
HAREKETLERİN BİRAZ İNCELENDİĞİNDE İSE ÇOK DA SAF OLMADIKLARI ORTAYA ÇIKIYOR
Öte yandan, Türkiye’de açılan her yeni madende bir ekip çevrelerin ayaklandığı, “ağaçlar kesiliyor”, “doğa katlediliyor”
KUŞKU VERİCİ
ABD’de 170, Dünyada 850 altın madeni varken Türkiye’de açılan her yeni madenin büyük infial uyandırması epeyce kuşku vericidir. Türkiye’de açılan her yeni madenle ilgili hareketler başladığında herkesin aklındaki tek ülke ise Almanya oluyor. Almanya dünyanın 2. büyük altın rezervine sahip ve işletilecek her yeni maden yatağından çıkarılacak altınlar elindeki rezervlerin pahasını düşürüyor. Almanya tıpkı vakitte Türkiye’nin en fazla altın ithalatı yaptığı ülke. Bu sebeple Türkiye’de açılacak altın madenlerini güzel karşıladığı pek de söylenemez.
YENİ BİR MADEN OCAĞI KURULDUĞUNDA ÇABUCAK BİR EKİP AKSİYON BAŞLAR
Ülkemizde yeni bir maden ocağı kurulduğunda çabucak bir kadro aksiyonlar başlar. Mahallî halkın provoke edilmesiyle başlayan hareketler sol ve bölücü tandanslı medya organlarında haber olur birincinin. Akabinde Türkiye’deki Almanya ve Avrupa dayanaklı internet medyası mevzuyu işlemeye başlar. Sonrasında ünlüler devreye girer. PKK’nın hektarlarca alana yayılan orman katliamına ses çıkarmayan birkaç ünlü sima birden ağaç dostu oluverir.
BERGAMA ALTIN MADENİ BUNUN HOŞ BİR ÖRNEĞİ
Bergama altın madeni ile yaşadığımız tartışmalar bunun hoş bir örneğidir. Provoke edilen köylüler ortasından “Asteriks” karakteri çıkarmayı bile akıl eden hareket organizatörleri büyük kitlelerin dikkatlerini Bergama’ya çekmeyi başarmıştı. Ünlü takviyesi de hemencecik temin edilmiş, Bulutsuzluk Hasreti aldı bir kümeye müzik bile yaptırılmıştı. Bergama’daki altın madenini karşı yapılan aksiyonlar ile Alman vakıfları ortasındaki ilişkiyi ortaya çıkaran ve bunun ilgili bir kitap yazan Necip Hablemitoğlu bir suikasta kurban gitmişti.
ÇEVRECİLİK İSMİ ALTINDA YAPILAN PROVOKASYONLARIN SONUNCUSUNU RİZE’DE GÖRDÜK
Çevrecilik ismi altında yapılan provokasyonların sonuncusunu ise Rize, İkizdere’de gördük. 13 milyon ton kapasiteli ve birinci etapta 600 bireye iş imkânı sağlayacak Rize İyidere Lojistik Limanı projesi kapsamında Cevizlik Taş Ocağı işletme faaliyetleri başladı. Bakanlıkça kendilerine gösterilen yerde taş ocağı açan yürütücü şirket ÇED raporu aldı ve etrafa verilecek olası ziyanı önlemek için proje bitiminde ağaçlandırma çalışması yapmayı taahhüt etti.
Türkiye’nin kalkınması ismine yapılan her işte olduğu üzere tekrar tıpkı çevrelere düğmeye bastı. Evvel lokal halk manipüle edildi ve ufak çaplı hareketler başladı. Akabinde Kaz dağlarında ağaçların kesilmesi ile yaptığı villada oturan müzikçi Tarkan hususla ilgili çevrecilik duyarı ismi altında paylaşımlar yaptı. Mevzuyu gündemde tutmaya çalışan medya kuruluşları ise Almanya devlet kanalı Deutsche Welle, Avrupalı yayın kuruluşu Euronews ve başta Almanya olmak üzere Avrupa’dan fonlanan Diken, T24, Duvar üzere haber siteleri oldu.
Tüm bu engelleme uğraşlarına ve Almanya ve Avrupa takviyeli medya organları ile profesyonel hareketçilerin çıkardığı onca gürültüye karşın Türkiye yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip olma tarafındaki iradesini sürdürüyor. Gelişmiş teknolojisi ve bağımsız karar alma gücüyle kalkınma yatırımları sürüyor.
Ensonhaber
