Çocukluk çağında ölümcül seyreden, bizim yalnızca isimlerini bildiğimiz birden fazla hastalık şu an aşılama sayesinde hiç görülmemektedir. Çiçek hastalığı faal bir aşısı olduğu için ortadan kaldırılabilmiştir. Yeniden çocuk felci yüksek aşılama oranlarından ötürü son 10 yıldır görülmemektedir. Ülkemizde kızamık hadise sayılarında da aşılama sayesinde önemli düşüşler saptanmış, 2010 yılında yalnızca 7 olgu bildirilmişken, 2011-2012 yıllarında Avrupa’dan gelen olgular nedeniyle şimdi aşılanmamış bir yaş altı çocuklarla, öteki yaşlardaki eksik aşılı şahısların yüklü olarak etkilendiği bir salgın yaşanmıştır. Kovid-19 salgınının yaşattığı can kaybı ve toplumsal ekonomik kısıtlamaları gördüğümüzde yıllar evvel insanların birçok öbür hastalık karşısında yaşadıkları çaresizliğin çok daha iyi anlaşıldığını belirten Çocuk Sıhhati ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şule Turan Akyol, aşılamanın insan ömrüne ve ömür kalitesine katkı sağlayan en değerli buluşlardan biri olduğunu söyledi.
AŞILAR OLUŞABİLECEK KOMPLİKASYONLARA KARŞI KORUR
Tayvan ve Çin’de Hepatit B aşılaması sonrası karaciğer kanser suratında bariz düşüş olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Şule Turan Akyol, “Aşılar yüzde 100 kollayıcı değildir ancak aşılanmış şahıslarda hastalık şiddeti aşı olmayanlara nazaran daha hafif ve komplikasyonsuz seyretmektedir. Rotavirüs, suçiçeği ve boğmaca üzere hastalıklar aşılı bireylerde de olabilir ancak ağır hastalık sıklığı çok düşüktür. Aşılama toplumda yüksek oranlara çıktığında enfeksiyon zincirini kırdığı için aşılı bireyler kadar aşısız bireyleri de korur. ABD’de 7 bileşenli ‘konjuge pnomokok’ aşısının bebeklere yaygın uygulanmasından sonra çocuklarda hastalık yüzde 94 azalırken aşılanmadıkları halde 50 yaş üzeri erişkinlerde de pnomokok enfeksiyonlarının görülme suratı yüzde 55 oranında azalmıştır. Aşıların içindeki katkı unsurları konusundaki çelişkiler aşıya karşı güvensizlik oluşturmaktadır. Ancak aşı içeriğinde insan sıhhatine olumsuz tesiri olacak oranlarda içerikler yoktur ve bu türlü bir yan tesire dair bilimsel datalar bulunmamaktadır. Bir insan ömründe aşıdan aldığını düşündüğü katkı unsurunun çok daha fazlasını yiyeceklerinden, giyecek ve kullanım eşyalarındaki boyalardan, kozmetik unsurlarından, otomobil egzozundan, hava kirliliğinden almaktadır. Bu mevzuda aşıları suçlamak adaletsiz bir yaklaşım olur” diye konuştu.
ÇOCUK BÜYÜN DİYE BEKLENİRKEN HASTALIĞA YAKALANILABİLİR
Aşı ve otizm münasebeti ile ilgili 1998 yılında ortaya atılan tezleri araştırmak için Danimarka’da 1991-98 ortasında doğmuş 500 bin çocuğun kayıtlarının incelendiğinin altını çizen Uzm. Dr. Şule Turan Akyol, araştırmayla ilgili şu sonuçları paylaştı: “Araştırmada aşılanmış ve aşılanmamış çocuklarda otizm tanısı birebir sıklıkta bulunmuştur. 2015 yılında ABD’de 95 bin 727 çocukla yapılan bir araştırmada ise kardeşleri otizmli olduğu için daha yüksek risk kümesinde olan çocuklarda bile aşılarla otizm ortasında bir ilgi bulunmamıştır.”
Birtakım ailelerin aşıların çok küçük yaşta yapılması konusunda telaş duyduğunu da lisana getiren Uzm. Dr. Şule Turan Akyol, ancak aşıların hastalık açısından en riskli kümeye en erken periyotta yapılmasının, o mikrop ile müsabakadan evvel bağışıklığın gelişmesi açısından değerinin çok büyük olduğuna işaret etti. Uzm. Dr. Şule Turan Akyol, “Çocuk büyüsün diye beklenirken hastalığa yakalanılabileceği ve küçük bebeklerde bu hastalıkların daha ağır ve öldürücü olduğu unutulmamalıdır. Aşılama hakkı bir çocuğun en kıymetli haklarından ve aile olarak bizim çocuğumuza ve topluma karşı en değerli sorumluluklarımızdandır. Salgın hastalıkların görülmediği, hasta olmaktan yahut diğerine hastalık bulaştırmaktan korkmadığımız çok daha hoş günlere aşılama sayesinde ulaşabilmeyi diliyorum. Haydi çocuklar aşıya!” formunda konuştu.
Ensonhaber
