Yaklaşık 1,5 yıl evvel hayatımıza giren koronavirüs salgını, toplumsal hayattaki birçok değişikliği de beraberinde getirdi.
Birçok kişinin esnek ya da uzaktan çalışmaya başladığı bu süreçte, fizikî aktivitenin azalması, pandemi gerilimi, uyku ve beslenme tertibin değişmesi üzere nedenler kilo alımını tetikledi.
Tüm dünyanın güç bir süreçten geçtiğini, konuta kapanmayla birlikte hastalık geriliminin şahısları duygusal beslenme denilen bir tarafa ittiğini, ayrıyeten süreçte bireylerin hareketlerinin kısıtlandığını, uyku döngülerinde değişim yaşandığını ve tüm bu etkenlerin doğal sonucu olarak kilo artışlarının ağır halde yaşandığını kaydeden Doç. Dr. Fatih Özbey, 6 Haziran Dünya Diyetisyenler Günü kapsamında açıklamalarda bulundu.
SALGINDA BESLENMENİN KIYMETİ ARTTI
Kâfi ve istikrarlı beslenmenin salgın periyodunda çok daha fazla kıymet kazandığını belirten Özbey, koronavirüsü önleyici yahut tedavici bir besinin olmadığını lakin kâfi ve istikrarlı beslenme olarak isimlendirilen hem protein kaynaklarının hem kâfi antioksidan bileşenlerinin sistemli bir formda alıması ile bağışıklık sistemininin korunacağını ve güçleneceğini söyledi.
Sağlıklı beslenmeye ek olarak idman ve nizamlı uykunun çok kıymetli olduğunu kaydeden Özbey, “Çünkü gece uykusu da bağışıklık sisteminin düzenlenmesi açısından değerli. Bu süreç içerisinde internetten hastalarına, danışanlarına ulaşabilme alışkanlıkları biraz daha fazla arttı. Bu, meslektaşlarımız açısından farklı bir kıymet arz ediyor. Böylelikle insanların evvelce diyetisyene gidebilme noktasındaki birtakım mahzurları de ortadan kaldırmış oldu. Bu alışkanlık da bizim mesleğimiz açısından sevindirici bir şey.” halinde konuştu.
‘Hızlı’ ve ‘şok diyetlere’ karşı da ihtarlarda bulunan Özbey, süratli kilo vermek ismi altında bedeni fazla gerilime sokmanın ve fazla yormanın bağışıklık sistemini düşürebileceğini ve hastalıklar açısından riske sokacağını söyleyerek, kilo vermenin hekim ve diyetisyen denetiminde yapılması gerektiği ikazında bulundu.
BESLENME, TAKINTI HALİNE GETİRİLMEMELİ
Salgın sürecinde hastalık endişesiyle birlikte yaşanan gerilim ile günlük hayatın etkilenmesi nedeniyle beslenme nizamının değiştiğini tabir eden Dr. Öğr. Üyesi Binnur Okan Bakır ise azalan fizikî aktivitesinin kilo almaya neden olduğunu söz etti.
Can ezası, planlanmamış vakit ve gerilim üzere ögelerin yeme ataklarını tetikleyen faktörler olduğunu belirten Bakır, toplumsal boşlukların da besin alımını artırmaya neden olduğunu, yapılan çalışmalarda bu süreçte vücut tartısında artma istikametinde bir eğilimin tespit edildiğini söyledi.
Zihnin beslenmeyle ve kiloyla takıntılı halde meşgul edilmemesi gerektiğini lisana getiren Bakır, şu tekliflerde bulundu:
“Evde çok fazla vakit geçiriyorsak, fizikî aktivitemiz kısıtlandıysa öğün saatlerimizi nizama koyabiliriz. Bunu yeniden takıntı haline getirmeden ana ve orta öğünleri yapıp, atıştırmalardan uzak durabiliriz. Zihnimizi bunlarla oyalamak yerine keyif aldığımız öteki hobilere odaklanabiliriz. Alışılmış bir yandan da besin alımımız artmasa dahi hareketimiz durduğu anda yağ birikimi yavaş yavaş başlayacaktır. O yüzden konut içerisinde sıhhatimizin müsaade verdiği kadar, yapabildiğimiz kadar faal olmak yeniden vücut yükünü muhafazaya yardımcı olacaktır.”
Ensonhaber
