AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Yürütme Şurası (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
MYK toplantısında, büyük kongre sürecine hakikat giderken alanda yapılan tüm çalışmaların değerlendirildiğini belirten Ömer Çelik, büyük kongreyle birlikte önlerine gelecek çeşitli siyasi tartışmaların ve hususların da ele alındığını açıkladı.
Çelik, kongre sonrasında pek çok iç ve dış siyasi olayla uğraşacaklarını, her toplantıda iç ve dış siyasi sıkıntıların kapsamlı olarak değerlendirildiğini söyledi.
“BU TABİRLERİN ÇARÇABUK KULLANILMASI ŞAŞIRTICI”
Çelik, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Küme Toplantısı’ndaki konuşmasına değinerek şunları söyledi:
“Bugün küme toplantıları vardı. Sayın Kılıçdaroğlu’nu daha evvel uyarmıştık. Esnafa, öğretmene ve öbür kesitlere karşı ayrıştırıcı lisan kullanmaması konusunda. ‘Oy verirseniz iki elim yakanızda’ diye bir kelam kullanmıştı. Bu formda tabirlerin, öğretmenleri, esnafı maksat gösteren tabirlerin bu kadar çarçabuk kullanılması son derece şaşırtan. Demek ki şuurlu bir siyaset.
Esnafımız Türkiye’deki demokrasinin, orta sınıfın bel kemiğidir. Esnafımız bir siyasi şuur ögesi, siyasi duruş ögesi olarak Türk demokrasisin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Demokrasinin ana kolonlarından, taşıyıcılarından bir tanesi esnafımız. Kuşkusuz her sıkıntısıyla ilgileniyoruz, verdiğimiz dayanakları sürdürmeye devam ediyoruz. Kuşkusuz AK Parti ile esnafımız ortasında sağlam bir bağ vardır.”
“ZULÜMDEN KAÇAN İNSANLARI ÜLKEMİZDE KONUK ETTİK”
Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Suriyeliler için harcadığınız parayı, şu toplum kısımlarına harcasaydınız’ kelamlarına yönelik tenkitlerde bulunarak şu sözleri kullandı:
“Biz daima dünyaya karşı şununla övündük, biz zulümden kaçan insanları ülkemizde konuk ettik. Bu bize atalarımızdan kalan mirastır. Devletimizin köklerinde en değerli sözlerden bir adedinin burasının tüm mazlumların sığınağı üzere bir sözle isimlendirilmesini her vakit gururla söylüyoruz.
Vefattan kaçan beşerler, Suriye, Irak’ta öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalan beşerler ülkemize sığındılar. Bu büyük millet vefattan kaçan insanlara sahip çıktı. Biz Avrupa’da bu siyasetimizi anlatırken, Türkiye’de ırkçılık yapan, bu durumu istismar eden bir muhalefet partisi yoktur.
“TÜRKİYE KAPILARINI AÇMASAYDI HEPSİ ÖLDÜRÜLECEKTİ”
Vakit zaman birtakım isimler ‘Suriyelileri niçin alıyorsunuz, yardımda bulunuyorsunuz’ gibisinden. Türkiye sonlarını açmasaydı bu insanların hepsi öldürülecekti. Sonuçta bu insanları mevtten kurtardık. Nasıl geçmişte bizden evvelkilerin engizisyondan kaçan Musevileri, diğer yerlerinden kaçan insanları muhafaza unsuruysak bu geleneği devam ettirdiğimizi gösteriyoruz. Maalesef bugün sayın Kılıçdaroğlu küme konuşmasında Suriyeliler için harcadığınız parayı şu toplum kısmı için harcasaydınız dedi. Biz bu lafları genelde Avrupa’nın çok sağından duyuyoruz.
Geçmişte toplumsal demokrat olma arayışlarını bir biçimde iyi arayışlar olarak düşünüyorduk. Bugün Avrupa çok sağının lisanıyla tıpkı lisanı konuşan bir tavır içerisine giriyor sayın Kılıçdaroğlu. Bu insanları mevtten kurtarmak, geçmişte olduğu üzere insan haysiyetine,şerefine uygun olmayan ömür şartlarından kurtarmak için yapılmıştır. Fransa’nın kuzeyinde göçmen kampında beşerler o halde bırakılıyor ki, beşerler donmamak için elbiselerini yakarak yaşamayı sürdürüyorlar. Bu bizim devletimize, milletimize yakışmaz.
“YUNAN KIYI GÜVENLİĞİ ONLARI MEVTE TERK ETTİ”
Yunan adalarından göçmenler nasıl gayri insani ömür şartlarına mahkum ediliyorlar. Yunan kıyı güvenliği onların botlarını şişleyerek vefata terk ediyor. Bizim tarihimizde, bugünkü siyasetimizde bu türlü bir şey yok. Bu insanlara kucak açılmasaydı, zulümle mi karşılaşsaydılar? Milletimizin tarihine, bedellerine yakışır, siyasi tavrımıza yakışır halde burada koruma edilmişlerdir. Bu bütün dünyanın vicdanını tek başına Türkiye yüklenmiştir.
Avrupa’daki çok sağ bu insanlara karşı kışkırtmada bulunan lisanın kullanılması bir genel lider tarafından kullanılması birinci kere oldu. Bu sağlıklı bir yaklaşım değil. Bunun sonu ırkçılığa varır. Bunun sonu çeşitli formda nefret siyasetleri üretmeye varır. Bu zehirleyici lisanın tesirinin Avrupa demokrasilerini nasıl istikrarsızlaştırdığını çok yakın bir formda görüyoruz. Bu hassasiyetin korunması gerekiyor. Hepimiz bu bahiste el ele verirsek, bu siyasetleri dünyaya anlatmakta daha güçlü hale geliriz.
“AİLE KIYMETLERİ ÜZERİNDEN GAYRİ AHLAKİ İŞ YAPIYORSUNUZ”
Bugünkü küme konuşmasında sayın Kılıçdaroğlu, daima söylüyoruz siyasi tenkit getirin, ancak onlar yeniden birebir şeye devam ediyorlar. Maalesef aile bedelleri üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlar. Eski Hazine Bakanı Berat Albayrak’tan bahsederken aile bağlantıları üzerinden sürdürmeye devam ettirdiğiniz vakit gayriahlaki bir iş yapıyorsunuz. Merkez Bankası rezervleri açısından soracak bir şeyiniz varsa verecek karşılığımız var. Aile kıymetlerini saldıran bir siyasi tavır geliştiriyorlar.
Siyasi hayatta hiç olmayan bir şeyi yapıyorlar. Politik tartışma yerine problemin içerisine aileyi karıştırıyorlar. Bu son derece saygısız, ahlaki olmayan bir yaklaşımdır. Allah’tan bir tek bunlar yapıyorlar. Yoksa bu makus örnek Türk siyasi hayatına bulaşsa son derece vahim ve içinden çıkılmaz bir yol açar. Herkesin aile kıymetleriyle uğraştığı bir siyasi ortamın ne kadar ahlak dışı olacağını herkes görsün. Bunlar hakikat yaklaşımlar değil. Aile kıymetlerine karşı saldırgan tavır, iftira siyasetine gereken karşılığı üslubunca vermeye devam ederiz.
“MERKEZ BANKASI’YLA İLGİLİ ZIMNÎ GİZLİ BİR SÜREÇ YOK”
Merkez Bankası rezervleri ve başka bahislerde sordukları sorulara arkadaşlarımızın verdiği yanıt açık. Her şey kanunlara ve piyasaya uygun bir halde yapılmış. Pandemi devrinde ortaya çıkan tabloda Türkiye finansal istikrarı en başarılı yönetmiş ülkelerden birisi. İktisat hususlarında yürütülecek tartışmanın siyasi ve ekonomik bir tartışması olması gerekir.
Saat saat, isim isim nasıl süreçler yapılmış, herkesin buna ulaşması çok mümkündür. Şimdiye kadar yapılmış bilinmeyen gizli bir süreç yok. Her şey kanunlara ve piyasa kurallarına uygun bir halde yapılmış. Aile kıymetleri üzerinden siyaset yapan kim varsa bunun kınanacak bir durum olduğunu bir sefer daha tabir etmek istiyoruz.
“YUNANİSTAN’I SAĞLIKLI LİSAN KULLANMAYA DAVET EDİYORUZ”
Akdeniz ve Ege’deki gelişmeleri yakın halde takip ediyoruz. Yunanistan’la başlayan istikşafi görüşmelerin sağlıklı bir biçimde ilerlemesine güçlü takviye veriyoruz. İstikşafi yeri müdafaaya kararlıyız lakin Yunanistan’ın beyanlarındaki kışkırtıcılık devam ediyor. Biz komşuyuz, şimdiye kadar birlikte yaşadık, bundan sonra da bir arada yaşayacağız. Türkiye Cumhuriyeti’ni köşeye sıkıştıranın diğerleriyle kurduğunuz ittifakların hiçbir şeye yaramayacağını siz de biliyorsunuz. Bunun yerine kışkırtıcı beyanlara devam ederseniz, KKTC’nin hak ve menfaatlerini zedeleyen açıklamaya devam ederseniz, Ege ve Akdeniz’de menfaatlerimizi gaye alan açıklamalara devam ederseniz bu bağlantıların istikrarsızlaşmasından biz sorumlu olmayız.
Yunan Başbakan ve bilhassa dışişleri bakanını daha sağlıklı bir lisan kullanmaya davet ediyoruz. Artık Batı Trakya’da bir tatbikat geliştirecekler. Bu tip hareketlerin aramızdaki problemlerin çözülmesine bir katkısı olmayacak. Türkiye mavi vatan konusunda rastgele bir biçimde taviz vermeyecek. Daima olarak bize ‘Türkiye diplomasi temelinden yaklaşsın’ diyenlerin Yunanistan’ın bu tavırlarını görmezden gelmemeleri gerekiyor. Diplomasi diye masaya davet ettiğimizde bu Türkiye’nin adımların durdurması sizin ise adımlarınızı daha güçlü bir biçimde devam ettirmeniz manasına gelmiyor. Masayı oyalama taktiği, sahayı ise maksimalist taleplerinizi uygulayacağınız bir yer olarak görmemelidirler.”
Ensonhaber
