CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu’nu makamında ziyaret etti.
Saadet Partisi Genel Merkezi’nde yapılan görüşmede iki önder gündeme dair mevzularda fikir alışverişinde bulundu.
“ÖNCELİKLE VAR OLAN ANAYASAYA UYULMALI”
Son günlerde sıkça konuşulan anayasa ve yasama yürütme tarafsızlığı tartışmalarını kıymetlendiren Kılıçdaroğlu, “Bu tartışmayı başlatabilmeniz için öncelikle sizin var olan anayasaya uymanız gerekir. Var olan anayasada Sayın Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı temel mı temel, tarafsızlığı üzerine namusu ve onuru üzerine yemin edildi mi edildi. Buna uyuluyor mu uyulmuyor. Pekala o vakit biz nasıl mevcut anayasaya dahi uymayan kişinin verdiği kelama ya da davete inanacağız ve güveneceğiz. Anayasa Mahkemesi bir karar veriyor, Anayasa Mahkemesi kararların uygulanmadığı bir ülkedeyiz biz. Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor ve Anayasa Mahkemesi o denli karar verdi diye hatalı organ haline getiriliyorsa bu şahısların anayasa değişikliği ya da teklifi ya da kanısına nasıl katılacaksınız. Biz evet ülkenin hoş toplumsal uzlaşmayla kabul edilmiş bir anayasaya gereksinim var biliyoruz. Bunun için güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz, güçlü bir başbakanlık diyoruz. Bunun için cumhurbaşkanına, bir bireyle bu kadar büyük yetki verilmemesini savunuyoruz. Bunun için kuvvetler ayrılığı diyoruz. Kuvvetler ayrılığının özü nedir; insan haklarıdır. Ben bir haksızlığa uğradığımda ister manav olayım, ister kasap olayım, ister çocuk olayım, ister yaşlı olayım, yani ben insan olarak haksızlığa uğradığımda hakkımı arayacağım bir makam olmalıdır” sözlerini kullandı.
“HDP, NİZİMLE GÖRÜŞMEK İSTERSE GÖRÜŞÜRÜZ”
Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez ögesi olduğunu belirten Kemal Kılıçdaroğlu, “Tüm siyasi partiler vakit zaman bir ortaya gelmek, vakit zaman oturup konuşmak, Türkiye’nin meselelerini tartışmak durumundadırlar. Demokrasinin gereği budur. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez ögeleri mıdır, evet vazgeçilmez ögeleridir. Kim söylüyor, anayasa var, yasalar var, bunlar söylüyorlar. Ve biz bunu kabul etmişiz aslında. Münasebetiyle maddelere nazaran kurulmuş bir siyasi partiyi düşmanlaştırmak hakikat değildir, ahlaki de değildir. Düşüncülerini, siyasetlerini izlediği yolu, metodu beğenmeyebilirsiniz lakin düşmanlaştırmak asla gerçek değil. Düşmanlaştırmak aslında demokrasiye karşı çıkmak manasına gelir. HDP bir siyasi partidir. Bizimle görüşmek isterse gelir görüşürüz, fikirlerimizi karşılıklı paylaşırız. Onlar farklı parti, biz farklı partiyiz. Dolaysıyla rastgele bir sıkıntımız yok. Varsa fikir ayrılıklarımız aslında bunu parlamentoda, parlamento dışında da fikir ayrılıklarımızı lisana getiriyoruz. Şu kademede bir ittifak kelam konusu değil, ittifak arayışı da kelam konusu değil” diye konuştu.
“BOĞAZİÇİ’NE YAPILAN ATAMA, TEAMÜLLERE AYKIRIDIR”
Boğaziçi Üniversitesi’ne atama sonrasında protestoları pahalandıran Kılıçdaroğlu, “Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan atama bütün teamüllere ters bir atamadır ve gerçek değildir. Orada hocalar karşı çıkıyor, öğrenciler karşı çıkıyor, eski mezunlar karşı çıkıyor, biz istemiyoruz bunu diyorlar. Rektör çalışma arkadaşıyız diyor, hiç kimse rektörle çalışmak istemiyor. Olmuyorsa ayrılırsınız, gerginliğe ortam hazırlamazsınız. Herkesin sakin olması lazım. O misyonda olmak ne katacak size. Herkesin reddettiği bir vazifede olmak ne katacak size. Üniversite kabul etmiyor bunu. Hakikat değil diyor. Kaldı ki neden kabul etmiyor, diyor ki bu atanan kişi bizim üniversitenin standartlarına nazaran profesör bile olamaz, profesör olamayacak kişiyi rektör olarak atıyorsunuz. Öğrenciler ne yaptılar cam çerçeve mi kırdılar, bir yeri mi tahrip ettiler hayır. Toplantı ve şov yaptılar. Bir anayasal hak. Üstelik müsaade alınmadan şov ve toplantı hakkı tanınmıştır anayasada herkese. Esnafta yapabilir, manavda yapabilir ferdî yapabilir. Haklarını arıyorlar. Bir hakkın iadesini istiyorlar. Kardeşim sende ayrıl oradan. Bir büyüklük yap kendini fazla yıpratma. De ki ben buradan ayrılacağım. Ben buradan ayrılmayacağım de ayrılma otur, oraya ne olacak yani. Oturdu da uzunluğu mu büyüyecek, prestiji mı artacak. Yarın çocukların yüzüne nasıl bakacak. Oğlu dönüp de baba seni Boğaziçi’ne atamışlardı, bir hoca bile, bir öğrenci bile sana dayanak vermedi, ne biçim hocasın diye sorduğunda çocuğuna nasıl yanıt verecek. Bu çocuklara ben memleketimizin evlatları dedim, evet memleketimizin evlatları. Terörist diyorlar, cürüm. Bir kişinin terörist sayılabilmesi için mahkeme kararı lazım. Devleti yöneten, devletin en doruğundaki kişinin ağzından çıkan kelamı tartması lazım. Terörist diyor, ne yaptı. Eline silah aldı adam mı öldürdü. Bir yerleri mi taradı hayır. Anayasanın verdiği hakkı kullanıyor. Anayasanın verdiği hakkı kullandı diye bir insan nasıl terörist ilan edilir” açıklamasında bulundu.
“KABE TABLOSU PROVOKASYONDUR”
Kabe tablosunun yere serilmesini yanlışsız bulmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, kelamlarına şöyle devam etti:
“Kutsallarımız bizim için kıymetlidir. Burada siyasi parti farklılık yoktur. Hepimiz toplumun kutsal bedellerine hürmet göstermek zorundayız. Orada bir provokasyon var. O tabloyu yere atan fotoğrafını çeken ve servis eden kişi provokatördür. Onun bulunması lazım. Kayyum rektörüne de söylüyorum onu bul orda misyon yapan hocalarımız da öğrencilerimize söylüyorum onu bulun. Bedellere hürmet duyan halkımızı kabul edeceği bit tablo değil. Hepimiz bu pahayla saygılıyız saygılı olmak zorundayız. Siyaset farklı bir şeydir. Rektörü istememek farklı bir şeydir. Bu tablo farklı bir şeydir. Bu provokasyondur sadece öğrencilerin haklı taleplerini gölgelemeye matuf bir provokasyondur. Bu provokasyon birilerinin takviyesiyle ve teklifiyle yapılmıştır.”
Ensonhaber
