Hafta sonuna 4 kitap önerisi

Ne devirdir teklif listesi paylaşmıyordum sizinle. Pandemi süreci hepimizi çok yordu. Bu süreçte toplumsal medyadan gözlemlediğim kadarıyla büyük bir çoğunluk kendine yöneldi; iç dünyasını keşfetti. Kuşkusuz bu keşfin en büyük kesimini oluşturuyor kitaplar. Pekala bu süreçte en çok hangi kitapları okudunuz? Kitaplarınızı hangi adreslerden sipariş ettiniz?

Sizinle yeni çıkanlardan 4 kitaplık mini bir teklif listesi paylaşacağım. Sanırım bu süreçte en çok şahsî gelişim tipi ve bununla birlikte salgın üzerine kitaplar ilgimi çekti. Seçtiğim dört kitabın bana nazaran ortak özelliği çok; sizce bağı ne, ona siz karar verin. Ve lütfen siz de neler okudunuz ya da okumaya hazırlanıyorsunuz paylaşın olur mu? Biliyorum, daima eksik kalacak. Bir kitap kurdunun daimi telaşıdır; okumak istediğimiz çok devir var ve aşikâr ki devrimiz yetmeyecek. Ancak tekrar de kitaplarımız daima çoğalsın, değil mi?

Keyifli okumalar…

KENDİNİ YINE BAŞLAT

Alişan Kapaklıkaya, ‘Kendini Yine Başlat’ ismini verdiği kitabında, kendimize ettiğimiz haksızlıkların, acımasızlıkların arkasında parlayan bir mücevher oluşumuzu hatırlatıyor. Aslında kendimize ne çok yükleniyoruz, değil mi?

Aslında bir kuyumcu vitrininde göz kamaştıran bir mücevher olabilecekken kendimizi şöyle baltalıyormuşuz:

“Ben mi kusursuz bir mücevher üzere göz kamaştıracağım? Ben kim, mücevher olmak kim? Benim içim küflenmiş, çürümüş; sen kalkmış bana, mücevher olmaktan bahsediyorsun.”

Bir mahallerde önümüze çıkan küçük dokunuşlar bize o parlayan yanımızı hatırlatırken nasıl da kalbimizi en çok kendi ellerimizle biz boğuyoruz. Yıllanmış tozlu yanımızdan bir pembe toz bulutuna dönüşmek mümkün halbuki. İşte Kapaklıkaya, okuruna bunun anahtarını sunmanın peşinde. Esasen kitabı yazma emeli da tam olarak bu.

Ve diyor ki:

“Hayal ettiğin hoşlukları yaşama yolculuğunda yol arkadaşı olalım mı?”

Kendini Yine Başlat

Alişan Kapaklıkaya

Yediveren Yay.

S.: 256

Kitabı almak için tıklayınız: kitapseç

KORKMA BEN VARIM

Murat Menteş’in kalemi ile daha evvel tanışmadıysanız, ‘Korkma Ben Varım’ hoş bir başlangıç olabilir. Şimdilerde yeni baskısı ile raflarda. Ya da aslında tanıyorsanız, bu romanı da kaçırmamalısınız diyerek başlamak isterim. Bu roman, ‘Korkmuyorum, zira sen varsın.’ dediğimiz hayatımızdan kişileri hatırlatıyor bize. Menteş, münhasıran her kısım başında verdiği alıntılarla adeta başka bir evrak da sunuyor. Doğal bir yandan müellifin haber birikimine de hayran oluyorsunuz.

Menteş’in farklı bir şekli olduğunu kabul etmeli. İnsan bu romanı okurken zekice kurgulanmış bir mizahla kah gülüyor, kah ağlıyor, bazen de hiddetleniyor. Şahsına münhasır seçilmiş isimde karakterlerin ismini başta akılda tutmak sıkıntı üzere gelse de, karakterler tanıdıkça sevdiğimiz, hissini keşfettiğimiz arkadaşlarımıza dönüşüveriyor. Zira muharrir, her bir karakteri kendi ağzından da konuşturuyor. Böylelikle öteki psikolojilerde kişileri tanımak, müelliften da kesim modül hisler düşünmek mümkün oluyor.

Birinci başta bir polisiye kurgu üzere görünse de, cinayetin ortasında beliren aşk betimlemeleri, okurunu oradan oraya savuran mektuplar, bu romana bir tıp biçemiyor. Tanıtım bülteninde roman şöyle tanımlanıyor ve sanırım en akıllıca tarif da bu:

“Korkma Ben Varım, aşk dolu bir macera romanı. Yo, macera dolu bir aşk romanı!”

Korkma Ben Varım

Murat Menteş

Alfa Yay.

S.: 480

Kitabı almak için tıklayınız: kitapseç

HOŞLUK TOHUMU

Hoşluk Tohumu da yeniden bir zatî gelişim kitabı ve yeni çıkanlar listesinde. Eğitmen ve danışman Ünal Güner, hayatın pahalı bir kitap olduğunu düşünen bir müellif kimliği de taşıyor. Ve şöyle diyor:

“Kader tarlasına hoşluk tohumları ekmenin tam da vaktidir.”

Tohumdan ormana varan yolculuğumuzda kazandıklarımız, kaybettiklerimiz, bazen vazgeçtiklerimizle bir bütün olarak yürüyoruz. Bizi bir sağlıklı ağaca dönüşmek için çok şey yaşıyoruz. Pek doğal bazen bunu başaramıyoruz. Her tohumun sonu, bir sağlıklı ağaç olamıyor. Zira toprak, su, havanın yanında en elzemi sevgi ve anlaşılmaya muhtaçlık duyuyor. İşte o tohum biziz.

Kalbimizi yaralayan laflar, uykularımızı bölen kabuslar, dışarıdan yanlış olduğu addedilen hislerimiz ve bunların yanında kendimize ilişkin olanlar, hepsi Güner’e nazaran kader tarlamıza ektiğimiz minik tohumlar. Lakin her lafın tutulmasının, her niyetin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı gerçeği de ormanda bir kısımda asılı duruyor. Yeniden de toprağa ekilen tohumlar üzere o muntazam gereksinim istikrarı sağlandığında sonuç da niyetlendiği üzere oluyor. Bu naif bir istikrar işi. Güner şöyle diyor:

“Farkında olmadan sarf ettiğin laflarla, istemsizce sergilediğin davranışlarla, ruh halinle ve mütalaa halinle bir durum, bir vaka ve bir deneyim var edersin. Zira sen de dünyaya ekilmiş bir tohumsun. Doğduğun coğrafya, ailen, çevren, ortamın toprağındır. Dünyada nasıl bir iz bırakmak istiyorsan buna nazaran ne alman gerektiğine karar vermelisin.”

Tanıtım bülteni ise kitabı şöyle tanımlıyor:

“Güzellik Tohumu, almak için vermek gerektiği prensibi üzerine şurası, yalın; lakin güçlü bir kader yaratım rehberi…”

Sıklık Tohumu

Ünal Güner

Destek Yay.

S.: 208

Kitabı almak için tıklayınız: kitapseç

PANDALAR UÇABİLİR

Bir yeni kitap daha: Pandalar Uçabilir! İnanmak üzerine güçlü bir metafor. Hayatımızda bize imkânsız görünen pek çok şeyin üstesinden çalışarak, müspet düşünerek, inanarak ve elbette sevgi ile aşabileceğimizi hatırlatıyor…

Tanıtım bülteninden şiirsel kitap anlatımını paylaşmak isterim sizlerle:

“Yaralar sarılır, küsler barışır, gece aydınlanır.

İnandığın doğrular aslında birer masaldır. Masallar acıtmaz gerçekler kadar, gerçek masaldan daha yalandır.

Yağmur yağar. Sonra diner.

Kimileri hiç dönmez. Kimi acılar diner.

Birtakım yaraları kim okşasa geçmez.

Yiğit geç iyileşir hakkına girilen yürekler. Bu devran bu türlü sürüp gitmez.

Bir gün…

Susayan kanar susadığı ne varsa.

Aşka doyar mesela, ya da gülümseyen insan suratlarına.

Gülmek sıktır. Yaşamak sıktır. Sevmek sıktır.

Hoş olan her şey nefreti yenebilir.