Fikirci Bey Memleket Hareketi, Muharrem İnce, Abdullah Gül, Kemal Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş’ı yazdı.

Hiç istemediğim halde mevzu tekrar tekrar muhalefete geliyor. Ben yazmak istemiyorum, usandım artık bu pespayeliklerinden lakin farkındaysanız oldukça bir kıpırdanma var o cenahta.

Evet, muhalefet cenahında oldukça bir kıpırdanma var. Lakin o denli ideolojik çıkışlar, strateji önermeler, paradigma değişikliği falan değil. Tekrar beş benzemezlerin nasıl bir ortaya geleceğine dair ayak oyunları. Anladığım kadarı ile bu orta işin içine oldukça de bir para giriyor. Seçim otobüsleri alınıyor, kanallar kuruluyor, medyaya girişiliyor falan. Yakında çıkar kokusu kimin kimi finanse ettiği.

Ha, finanse etmeyecek mi? Edecek tabi, parti kurmak, siyasi hareket başlatmak başlı başına para işi aslında. Ayrıyeten demokrasilerde çıkar kümelerinin güç birliği yapmaları, inandıkları hareketi finanse etmeleri sistemin gereği. Lakin tabi kimin kimi finanse ettiği de siyasi hareket hakkında çok şeyi anlatır. Hareketin hangi “memleketin hareketi” olduğu, açılan “kanala” nereden su geldiği yakında anlaşılır. Benim naçizane teklifim, medya ayağını fazla abartmayın, AK Parti seçim kazandığında medyanın büyük bir çoğunluğu AK Parti binasının nerede olduğunu bile bilmiyordu da yayın araçları saatlerce Ankara içinde bina aradı.  (Acı ancak şu anda en güçlü medya AK Partinin elinde olmasına rağmen oy kaybetmesini de engelleyemiyor. Demem o ki medya abartılıyor, abartıldıkça da karşıt reaksiyon yaratıyor)

Toplumsal medyada değişik paylaşımlarda bulunan bir isim var : Erdal Bayansal
Erdal Bayansal’ın bir paylaşımı dikkatimi çekti: Şöyle diyor Bayansal:

“Ekrem Fetöcü mü bilmem fakat tüm Fetöcüler Ekremci!

Ekrem PKK’lı mı bilmem ancak PKK Kandil’den dayanak verecek kadar Ekremci!

Ekrem Yunanlı mı bilmem ancak Yunanlar İstanbul’u fetheden Yunanlı diyecek kadar Ekremci!

Kısaca Ekrem vatan haini mi bilmem lakin tüm vatan hainleri Ekremci!”

Elbette ki Sayın İmamoğlu’na ne FETÖ’cü ne PKK’lı, ne Yunan ne de vatan hainidir demek istemiyorum. Lakin burada kıymetli bir gerçeğe parmak basılıyor, geniş bir ihanet kümesi Türkiye’de kazanacak at/lara daima birlikte para yatırıyor. Yalnızca birine değil tabi, hepsine ve gereği kadar.

Daha evvel de yazmıştım. Türkiye’nin problemleri var elbette, onları çözmeye çalışanlar da var. Ancak bir de bunların ortasına girip asıl sorunu çözmek yerine kendi hedefleri doğrultusunda kullanmaya çalışan üst akıllar var. Mesela Kürt sorunu bu türlü bir sorun. Türkiye’nin Kürt sorunu vardı ve iktidar büyük fedakarlıklarla bunu büyük ölçüde çözdü. Şu anda aklı başında bir Kürt’ün talep ettiği hiçbir hak kalmadı. Türkiye Kürt sıkıntısını çözdü lakin PKK bu sorunun içine girmiş bir üst akıl olarak bundan hiç mutlu olmadı ve tahlili engellemek için elinden geleni yaptı. Kürt sorunu çözüldükten sonra PKK’nın aslında Kürt meselesinin değil üst akılın bir kesimi olduğu anlaşıldı.

Pekala artık bu “memleket hareketi” başlatan köy enstitülü başlı siyasetçimizi, başka memleket kurmaya kalkan Kandil ile kim bir ortaya getirmek istiyor? Türkiye’nin bilinen en milliyetçi partisinden koparılan şaşkınlarla birlikte Demirtaş’a kim kahvaltı masası hazırlıyor? (Kahvaltı serpme Van kahvaltısı olacak o belirli de) Şeriatçılık kabahati ile bir vakit duruşmalarda sürünen Che dedemizi, Mustafa Kemal’in askerlerine kim kumandan yapmak istiyor? Ortalarında kaç tane Biden’in askeri var ki, Biden onlara lafını dinletebileceğine inanıyor?

Daha da garibi, bize salgından kurtulmanın yolunun “bulaşmanın önüne geçmek, bulaşanları tedavi etmek” olduğunu öğreten cin fikirli ana muhalefet partisi liderinin gönlünde neden cumhurbaşkanlığı hevesi yatmaz da Abdullah Gül yatar ve neden onu “içeride kaldığı süreyi göğsünde bir erdem madalyası olarak taşıyacak” Demirtaş ile bir ortaya getirmek ister?

Velhasıl bu 5 benzemezin içine hangi şeytanı kaçtı ki onları canciğer kardeş etmeye çalışıyor.

Ve o şeytanı çıkartacak bir “şeytan çıkarıcı” yok mu?

Bunlar üstteki örgütlü muhalefet.

Ancak asıl içler acısı olan bu partilere oy veren tabanın toplumsal medyadaki “muhalefeti”

Bütün gün sağdan soldan birkaç meczup fotoğrafı bulup altına laikleri kaşıyacak birkaç satır yazıp paylaşıyorlar. Efendim güya hocanın biri “kadının çöpe atılmış tırnağına bakmak günahtır” demiş. Yahu insan bunu paylaşırken bile bir düşünür, benimle dalga mı geçiyorlar diye. Vallahi abartmıyorum, karikatür olarak bile gülmeyeceğiniz dangalaklıklara inanıp altına beğeni ve yorum yağdırıyorlar, tabi birden fazla Müslümanlara sövüp saymaktan ibaret…

Birincisi, paylaşılan şeyler yanlışsız olsa bile karşındaki ile dalga geçip sövüp saymak muhalefet değildir. Saldırılan, alay edilen şahıslar daha fazla bir ortaya gelirler. Üstelik paylaştığın şeylerin gerçek olmadığını bildikleri için muhalefet ettiğin şahıslar senin ne kadar dangalak olduğun konusunda bir sefer daha birleşir.

İkincisi, muhalefet etmek bir hususta farkındalık yaratmak ve insanları harekete geçirmektir. Senin muhalefet konusu sandığın hacıya hocaya sövmenin halkın gündeminde yeri yok. Yani sen daha halkın problemlerinin ne olduğunun farkında değilsin. Kendi kafanda uydurduğun öcülerle dövüşüyorsun ve yalnızca sövüyor yahut dalganı geçtiğini sanıyorsun.

Meğer gerçek bir muhalif hiç usanmadan ulaşabildiği insanlara tercihlerinin orta ve uzun vadedeki sonuçlarını anlatır. Şu anda onlara iyi görünse bile (dikey kentleşme, amacı aşan HES’ler, vb.)  uzun vadede ziyan göreceklerini hiç bıkmadan usanmadan anlatır. Onlarla alay etmez onları kazanmaya, harekete geçirmeye, en nihayetinde de siyasi tercihlerini etkilemeye çalışır. Yapabiliyorsa alternatif üretir.

Lakin sen bu türlü dangalak olduğun sürece AK Parti hiçbir seçimi kaybetmez.

Sen bu yolda devam et.

@kalemciler

Ensonhaber