Danimarka’da başşehir bölgesinde yer alan Taastrup kentinde meyve ve zerzevat hali Copenhagen Markets yerleşkesi içerisinde kurulan Danimarka’nın en büyük topraksız dikey tarım teşebbüsü Nordic Harvest, verdiği hasatların tanıtımını yaptı.
YÜZDE 95 SU TASARRUFU
Anders Riemann tarafından kurulan ve yaklaşık 7 yıllık bir çalışmanın akabinde marketlerde mahsullerini sergilemeye hazırlanan Nordic Harvest, 7 bin metrekarelik bir alan üzerinde konseyi 14 katlı ‘dikey tarlalar’da eserlerini pestisit ve haşere ilacı kullanmadan ve olağan tarıma nazaran yaklaşık yüzde 95 su tasarrufuyla yetiştiriyor.
Çevreci ve sürdürülebilir güç ile eserlerini yetiştiren firma, yılda yaklaşık bin ton marul ve yeşillik üretimi kapasitesiyle, Danimarka’nın bu alanda üçte ikisini ithal ettiği yıllık 20 bin tonluk muhtaçlığının bir kısmını karşılamak için çabalıyor.
Birinci hasatları büyük besin ve hazır yemek firmaları tarafından daha şimdiden sipariş edilen firmanın eserlerinin, 2021 yılının birinci çeyreğinde süpermarketlerde de yerini alacağı açıklandı. Bu ortada, ülkede yapılan kamuoyu araştırmalarına nazaran Danimarkalıların yüzde 14’ü dikey tarım eserlerini tehlikeli olarak görürken, yüzde 24’ü ise dikey tarım eserlerini tüketmeye hazır olduğunu bildirdi.
4 YIL MAAŞ ALMADAN ÇALIŞTI
Ülkenin büyük finans kuruluşlarında İş Analisti olarak çalışırken, hayalinin peşine takılarak Nordic Harvest şirketini kuran teşebbüsçü Anders Riemann, fikrini hayata geçirebilmek ve üretime başlayabilmek için 4 yıl boyunca maaş almadan çalıştığını, konutunun üzerine kredi çektiğini, aile bireyleri ve yakın dostlarından borç alarak yaşadığını anlattı.
Teşebbüsüne yatırım yapmak isteyen her yatırımcıya “evet” demediğini aktaran Riemann, “Yatırımcılar fikrimin iyi olduğunu lakin daha fazla yatırımcı bulabilirsem girişimime yatırım yapabileceklerini söylediler. İklim değişikliği tartışmalarının da gündemde olması yatırımcıların ikna olmasını kolaylaştırdı. Yalnızca para için bu işe girmek isteyen yatırımcılarla çalışmak istemiyordum, bu nedenle vizyonum olan, insanların ileride etrafla daha iyi bir istikrarda yaşayabilmesi için gerekli farklılıkları/değişikliği yapmak isteyen yatırımcıları tercih ettim. Birtakım yatırımcıları da bu yüzden geri çevirdim.” dedi.
Riemann, tohumların ekildikten sonra 22 ile 28 gün ortasında değişen müddet içerinde eserlerin yetiştiğini ve hasadının yapıldığını aktararak, “İklim kaidelerini ayarlayabildiğimiz bir ortamda tarımcılık yaptığımız için, olağan bir çiftçi tarlasından yılda iki kez hasat alırken, biz yılda 15 kere hasat alabiliyoruz. Olağan bir çiftçinin tarlasıyla karşılaştırdığımızda, biz tıpkı alanda, olağan bir çiftçinin 250 katı daha fazla üretim yapabiliyoruz.” diye konuştu.
AMACI 20 FARKLI ESERLE DİKEY TARIMCILIK YAPMAK
Dikey tarım konusunda, hala olgunlaşma sürecinde bulunması, klasik tarıma oranla maliyetli ve yetiştirilebilecek meyve ve sebzeler açısından hudutlu olduğu istikametinde önemli tenkitler bulunuyor.
“Patates bile yetiştirebiliriz. Şimdilik bizi frenleyen yalnızca sarfiyatlar. Marketlerdeki fiyatlarla rekabet edebilmek kıymetli.” tabirlerini kullanan Riemann, tenkitleri kısmen doğruladı.
Riemann, Avrupa’nın dikey tarımda çok geri kaldığını, dikey tarımın ABD’nin yanı sıra Asya ülkelerinde bilhassa Singapur, Japonya ve Tayvan’da yaygın olduğunu belirtti.
Şu an hayalinin bir modülünü gerçekleştirdiğini, hayalinin tarlaları yine ormanlık alanlara çevirebilmek olduğunu tabir Riemann, kent merkezlerinde de topraksız dikey tarım yapılmasını için çalıştığını kaydetti.
Ensonhaber
