Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Lideri Ali Akben, “Bankacılık dalının sürdürülebilir finans alanında inisiyatifi ele aldığını, gerek risk idaresi gerekse kaynak tahsisi manasında pek çok iyi uygulama örneği sergilediğini görüyoruz.” dedi.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) tarafından “Sürdürülebilir Finans Forumu”nun 7’ncisi gerçekleştirildi.
BDDK Lideri Mehmet Ali Akben, “Yeşil Dönüşüm ve Türkiye’ye Etkileri” başlığı ile düzenlenen etkinlikteki konuşmasında, salgın sürecinin tesirlerine ait değerlendirmelerde bulundu.
“PANDEMİ NEDELİ İLE BÜYÜME SAYISI REVİZE EDİLDİ”
Pandemi nedeniyle 2020 yılı için daha evvel yaklaşık yüzde 6 oranında öngörülen global büyüme iddiası yüzde 3 oranında daralma formunda revize edilmek zorunda kalındığını lisana getiren Akben, şunları kaydetti:
“Salgın her ne kadar iklim değişikliğini ve sürdürülebilirliği bir müddetliğine gündemin gerilerine itmiş görünse de sağlam ve istikrarlı addedilen birçok kurumun ve tertibin aslında ne kadar savunmasız ve kırılgan olduğunu ortaya koyarak aslında sürdürülebilirliğin ehemmiyetini bir kere daha bizlere göstermiş oldu. Kalkınma modelimizi gözden geçirerek, daha uzun vadeli ve geniş bir bakış açısıyla yeni risk idaresi yaklaşımları benimsememiz ve ‘daha iyiyi inşa etmek’ için kaynak ayırmamız gerektiğini, yani özetle ‘sürdürülebilir bir kalkınma anlayışı’nı içselleştirmemiz gerektiğini hatırlatmış oldu.
Finans kesimi sürdürülebilir kalkınmaya geçiş sürecinde ekonomik kaynakların tahsisinde oynadığı kritik rol nedeniyle ayrıcalıklı bir pozisyonda bulunuyor. Bu süreçte, bir yandan maruz kaldığı çevresel ve toplumsal riskleri yönetmek mecburiyetindeyken öteki yandan da kaynakları hakikat alanlara tahsis ederek negatif dışsallıkları sonlandırmaya, olumlu dışsallıklar yaratmaya uğraş ediyor.”
Akben, finans bölümünün karşı karşıya bulunduğu çevresel ve toplumsal risklerin “fiziksel riskler” ve “düşük karbon iktisadına geçiş riskleri” formunda iki kategoride ele alınabileceğini anlattı.
Risklerin içerikleri hakkında bilgi veren Akben, bu risklerin tek tek finansal kuruluşlar özelinde yaratabileceği olumsuz tesirlerin yanında, tıpkı vakitte bir bütün olarak finansal sistemin istikrarı üzerinde de bir ekip tesirler yaratma potansiyeli taşıdığına dikkati çekti.
“PEK ÇOK BANKAMIZ, ÇEVRESEL VE TOPLUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ALANINDA STRATEJİ VE SİYASETLER GELİŞTİRDİ”
Akben, sürdürülebilir bir kalkınma modeline geçişin, tıpkı vakitte kaynak tahsisi sürecindeki özel pozisyonu nedeniyle finans bölümü için çok kıymetli fırsatları da beraberinde getirdiğinin altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“OECD’nin iddialarına nazaran ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşılabilmesi için 2030 yılına kadar dünya genelinde, her yıl yaklaşık 7 trilyon dolar fiyatında ek yatırım yapılması gerekmektedir. Kuşkusuz bu devasa yatırımların hayata geçirilebilmesi için gereken finansmanın sağlanması, finans bölümü için, kaynak ve eser çeşitliliğinin artırılması, kamusal ve memleketler arası fonlara aracılık ve daha fazla inovasyon manasına gelmektedir. Türk bankacılık kesimi pek çok alandaki öncü ve yenilikçi halini ‘sürdürülebilirlik’ alanında da sergiliyor. Bankacılık dalının sürdürülebilir finans alanında inisiyatifi ele aldığını, gerek risk idaresi gerekse kaynak tahsisi manasında pek çok iyi uygulama örneği sergilediğini görüyoruz.”
Mehmet Ali Akben, bilhassa 2010’lu yılların başlarından bu yana pek çok bankanın, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirlik alanında strateji ve siyasetler geliştirdiğini, kurumsal kapasite oluşturduğunu ve periyodik raporlamaya başladığını lisana getirdi.
“SEKTÖR HİSSESİ YÜZDE 60’I BULAN 9 BANKAMIZIN BORSA İSTANBUL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİNE DAHİL EDİLDİ”
Akben, “Nitekim toplam kesim hissesi yüzde 60’ı bulan 9 adet bankamızın memleketler arası standartlarda tarafsız bir değerlendirmeye tabi tutularak Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksine dahil edilmiş olması, bankacılık dalının bu alanda geldiği noktanın en hoş özetini veriyor.”
“HALA GİDİLECEK DEĞERLİ BİR YOL OLDUĞUNUN DA FARKINDAYIZ”
Yapılan bu çalışmalarla birlikte hala gidilecek kıymetli bir yol olduğuna dikkati çeken Akben, bilhassa “çevresel ve toplumsal risk yönetimi” ve “yeşil finans” uygulamalarının yaygınlaştırılarak geliştirilmesinin bu yolun kıymetli kilometre taşlarını oluşturduğunu söyledi.
BDDK Lideri Akben, yeşil finans alanında, Türkiye’nin güç bağımsızlığını sağlamak ve ödemeler istikrarı açığını kapatmak açısından stratejik bir önceliğe sahip olan yenilenebilir güç konusunun, finans dalı için değerli bir yatırım potansiyeli sunduğuna işaret etti.
Hem Türkiye’de hem de global seviyede başta iklim değişikliği olmak üzere çevresel ve toplumsal meselelere hassas bireylerin ve kuruluşların oluşturduğu geniş bir yatırımcı kitlesinin olduğunu belirten Akben, şunları söyledi:
“Finans bölümümüzün sürdürülebilir finans uygulamalarına tartı vermesiyle ve gerçek bölüme bir manada yol göstermesiyle ülkemize bu kısımlardan hatırı sayılır ölçüde fon akışının sağlanabileceğini düşünüyoruz. Bir yandan yeşil bono, toplumsal bono üzere yeni ve inovatif enstrümanların tasarrufları mobilize etmesi, öbür yandan da kalkınma odaklı milletlerarası finansal kuruluşların artan ilgisi kronik tasarruf açığı meselemizi kıymetli ölçüde hafifletecek, ulusal kalkınmamıza ivme kazandıracaktır.”
“FİNANS KESİMİ İÇİN BİR YEŞİL TAKSONOMİ ÜZERİNDE ÇALIŞILMASI TARAFINDA GÖRÜŞ BİRLİĞİ SAĞLANDI”
Öncelikli ve kıymetli gördükleri bir başka çalışma konusunun da Türk finans bölümüne yönelik bir yeşil taksonominin oluşturulması olduğunu belirten Akben, “Türk finans bölümünde yatırımcıların ve kuruluşların hangi finansal varlıkların ne ölçüde yeşil olduğunu kıymetlendirmekte kullanabilecekleri, genel kabul görmüş bir sınıflandırmanın bulunmaması tüm taraflar için dengeli, kapsamlı ve karşılaştırılabilir bilgilerin üretilmesini engellemekte, sürdürülebilirliğe yönelik tahlil yapma ve siyaset geliştirme kapasitesini sınırlamakta, sürdürülebilir finansın gelişimi önünde kıymetli bir bariyer teşkil etmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ensonhaber
